Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Bol posalı, Bal Kabak ve Damla Çikolatalı Pankek

Pankek denince, akla çokça tarif ve kombinasyon geliyor. Normalde yapılan pankek beyaz un içerdiği için genel sağlık durumuna daha uygun tarifleri denemek de bize düşüyor :) Bu tarifte beyaz un yerine tam buğday unu ve çavdar kepeği kullanarak, basit karbonhidratı kompleks karbonhidrata çevirdim (tabi ki çok sık olmamak kaydıyla beyaz undan yapılan da tüketilebilir). Bu şekilde günlük posa alımına da katkıda bulunacaktır. Kabak kullandım ki bu undan tasarruf etmemi sağladı ve pankekin dokusunu verdi. Tarifte yağ ve yumurta yok, yumurtasız tarif isteyenler kullanabilir. Dilerseniz yumurta da koyabilirsiniz. Normal süt kullandım ama miktarına uygun bir şekilde badem sütü de kullanabilirsiniz. Tadı gerçekten çok güzel, ister kahvaltıda ister ara öğünde kahve veya çayınızla tüketebilirsiniz. ( Vejeteryanlar badem sütü/ Hindistan cevizi sütü ekleyerek tarifi deneyebilirler). Toz malzemeler; 250 ml' den bir parmak az (250 ml=1 cup) Tam tahıllı un 1 paket kabartma tozu 1 ça...
En son yayınlar

Diabetes Mellitus

Diabetes Mellitus (DM) , insülin salınımı, insülin etkisi veya bu faktörlerin her ikisinde de bozukluk nedeniyle ortaya çıkan hiperglisemi (yüksek kan şekeri) ile  karakterize kronik metabolik bir hastalıktır. Yediğimiz besinlerin özellikle karbonhidrat içeren besinlerin çoğu vücutta enerji için kullanılmak üzere glukoza dönüştürülür. Midenin arka yüzeyinde yerleşik bir organ olan pankreas, kaslarımızın ve diğer dokuların kandan glukozu alıp enerji olarak kullanmalarını sağlayan " insülin " adı verilen bir hormon üretir. Besinlerle kana geçen glukoz, insülin hormonu aracılığı ile hücrelere girer. Hücreler glukozu yakıt olarak kullanır . Eğer glukoz miktarı vücudun yakıt ihtiyacından fazla ise karaciğerde (şeker deposu=glikojen), yağ dokusunda depolanır. Diyabeti olmayan bir birey kan şekeri düzeyi açlık halinde 120 mg/dl, tokluk halinde (yemeğe başladıktan iki saat sonra) 140 mg/dl’nin üstüne çıkmaz. Açlıkta veya toklukta ölçülen kan şekeri düzeyinin bu değerlerin üst...

Güçlü Bir Bağışıklık Sistemi için Doğru Vitamin ve Mineraller

İyi bir bağışıklık sistemi, beslenmemiz ile yakından ilişkilidir. Özelikle gebeler, bebekler ve küçük çocuklar için protein-enerji alımındaki ve mikro besin öğeleri alımındaki yetersizlik (malnutrisyon) hastalıklar hatta ölüm için ciddi bir risk faktörü olabilmektedir. Örneğin kısıtlı protein alımı, düşük bağışıklık sistemi ile çok yakından ilişkilidir. Diyetteki vitamin ve mineral alım seviyeleri de bağışıklık sistemi için oldukça önemlidir. Bağışıklık sisteminin etkin bir biçimde çalışması için gerekli olduğu kanıtlanan besin öğeleri arasında esansiyel aminoasitler (protein yapı taşları), esansiyel yağ asidi linoleik asit, A - B6 - B12 - C – E vitaminleri ve çinko, bakır, demir ve selenyum  mineralleri yer almaktadır. Pratik olarak bağışıklık, bu besin öğelerinin bir veya birden fazlasının eksikliğinden etkilenebilmektedir. Kaynaklarıyla Bağıklık Sistemini Güçlendirmeye Yardımcı Vitamin ve Mineraller A vitamini : A vitamini vücutta depo edilen bir vitamindir. Bu...

Tuz ve Diyabet

Şekerin diyabet nedeni olduğunu biliyorduk, peki ya tuz ? Diabetologia Dergisinde yayınlanan yeni bir araştırma, erişkin kişilerde tuz tüketiminin tip 2 diyabet  ve latent (gizli) otoimmün diyabet gelişme riskindeki artışla bağlantılı olabileceğini öne sürmüştür. Beslenmemizdeki ana sodyum kaynağı tuzdur. Tuz (sodyum klorür) %40'ı sodyumdan oluşmuştur, bu demektir ki her 2.5 gram tuz tükettiğimizde 1 gram sodyum almış oluruz. Daha önceki çalışmalar aşırı tuz tüketimin, insülin direncine direk etkisiyle ve/veya yüksek tansiyona ve kilo alımına katkısıyla  tip 2 diyabet gelişimine yol açabileceğini göstermiştir.   Latent otoimmün diyabet (LADA) tip 1 diyabetin bir formudur ve pankreasta insülin üreten hücrelerin, vücudun kendi bağışıklık sistemi tarafından yok edilmesiyle oluşur. Normal Tip 1 diyabetin aksine bunda çok yavaş oluşur, bazen yıllar alır. Yetişkinlikte ortaya çıkmasından dolayı yanlışlıkla tip 2 diyabet teşhisi konmasına sebep olabilir. Araştırmacı...

Abdominal Obezite & Santral Obezite

Dünya Sağlık Örgütü'ne göre bel/kalça oranı kadınlarda 0.85'den ve erkeklerde ise 1.0'den fazla ise android tip obezite (elma tip obezite- santral obezite- abdominal obezite) olara kabul edilmektedir.  Yağ dağılımının belirlenmesinde Bel/kalça oranı kullanılsa da, tek başına bel çevresi ölçümü, karın bölgesindeki yağ da ğılımı ve sağlığın bozulmasında önemli ve pratik bir gösterge olarak kullanılmaktadır.  Yağın karın bölgesinde ve iç organlarda toplanması insülin direnci ile ilişkilidir. Erkeklerde sınırı 94 cm ve üstü, kadınlarda ise 80 cm ve üstüdür (Risk sınırı). Erkeklerde bel çevresinin 102 cm ve üzeri, kadınlarda ise 88 cm ve üzerinde (yüksek risk sınırı) olması; 💡Tip 2 Diyabet 💡LDL kolesterol ve trigliseritte dalgalanmalar 💡Hipertansiyon 💡Koroner arter hastalıklarının gelişmesinde risk olarak görülmektedir.

Yağ Depolama Serüveni

Lipoprotein Lipaz bir enzimdir ve pek çok dokuda üretilir. Kan dolaşımından geçmiş trigliseritleri yağ asidi olarak depolar. Yağ depolanmasındaki rolü ile yağ hücrelerinin ''kapı bekçisi'' olarak adlandırılır. Yüksek lipoprotein L. seviyesi, yağ hücrelerinin büyümesine yol açar. Farklı koşullarda yağ hücrelerindeki bu Lipoprotein lipaz seviyesi de farklılık gösterir. Yemekten sonra seviyesi artar, yemekten 2-3 saat sonra maksimum seviyeye ulaşır. İnsülinin varlığında seviyesi yükselir. Diyet esnasında ve açlık durumunda en azından başlangıçta seviyesi düşer. Birkaç hafta ya da birkaç ay süren düşük kalorili beslenme ve ağırlık kaybı sonucunda ise bütün vücuttaki yağ hücrelerindeki Lipoprotein L. seviyesi BAZI insanlarda artar. Böylelikle beslenme normal seviyeye döndüğünde, yağ depolama kapasitesi artar.

Stres - Kortizol - Kilo İlişkisi

Stresin etkisi, stresin tipi ve süresine göre değişir. Akut stres sırasında, iştah genellikle baskılanır. Kronik stres (bizim stres, sıkıntı diye bildiğimiz) genellikle lezzetli, yağlı, kalorili besinlerin alımına teşvik eder ve birçok çalışmada obezite ve kilo artışıyla ilişkilendirilmiştir. Stres sonucu bir çok sistemin aktivasyonu ile beraber kortizol salınır, ve bu da iştahı tetikler.  Salgılanan kortizol, kan dolaşımına glikoz salınımına neden olur ve bunun sonucunda istenmeyen bir insülin yükselmesi meydana gelir.  İnsülin, endokrin sistemin yağ depolayan bir hormonudur. İnsanlar kronik stres altındayken, şekerli-tuzlu-yağlı ve yüksek kalorili gıdalara yönelirler. Artmış kortizol seviyesi sadece abur cubur tüketimine neden olmaz, aynı zamanda yiyeceğinden daha fazla yemene sebep olarak aşırı kalori almana sebep olabilir.